Karantina'lı Despina ve Hygeia

Nisan ayının konusu şiir, şarkı olsaydı, cıvıl cıvıl ne güzel olurdu!!! Bahar Gelmiş Neyleyim söyler olduk. Mart ayı salgın olunca Nisan ayı karantina oldu.
Savaşlar ve ticaret insanları hep yollara dökmüş. Çeşitli nedenlerle hastalıklar çoğalıp salgınlar başlayınca  gelen yolcular ve gemiler gözetim altında  tutulmaya başlanmış. 1377'de ''Terentino'' otuz gün olan bekleme süresi 1468'de ''Quarantino'' olmuş süre 40 güne çıkınca.
40 günün neye göre saptandığını bilemesekte tüm dinlerde bu sayı bekleyiş ve olumlu sona erişlerle özdeşleştirilip ayrı bir değer verilmiş olduğundan ya da Pisagor'un sayılar sisteminden çıkarılmış olduğu varsayılmış.
Venedik ve Dubrovnik'le başlayan süreç 1423 yılında ''Lazzaretto Vecchio'' adasında ilk Karantina binası inşa edilmiş. 14. yüzyılın sonlarında Doğu Akdeniz limanları daha sonraları kara yollarında uygulamalar yapılmış.
Osmanlı Devleti ilk karantina uygulamasını Sultan II. Mahmud döneminde 1831 yılındaki kolera salgını sırasında yapıyor. Yolcuları ve araçları gözetim altına almaya ''Usul-ı Tahaffuz'', bunun yapıldığı yere ''Tahaffuzhane'' deniyor. İstanbul'a gelen tüm gemileri Boğaziçi'nde (Büyük liman, İstinye körfezi) bekletiliyor,  hastaların tedavisi de Maltepe Hastanesi ve Kız Kulesi'nde yapılıyormuş. 1835 yılında Çanakkale'de ilk sistemli karantina uygulanmaya başlıyor. 19.yüzyılda ilk örnekler Tuzla(1892-1935), Urla (1865-1950) ikisi de Osmanlılar tarafından fransızlara yaptırılmış.
İstanbul'dan sonra Karantina İdaresi'nin kurulduğu ilk şehirlerden İzmir (1840).Şehrin batısında, o zamanki en uç yerleşim yerlerinden biri Kallithea (güzel manzara)'da gemiler denizde, yolcular barakalarda bekletiliyormuş. 1846 yılında şimdiki Mithat Paşa Meslek Lisesi yakınındaki bina, 1848 yılındaki yangınla bina kalmasa da semtin adı baki ''Karantina''(Mithat Paşa Mahallesi), Atilla İlhan'ın şiiri, Muammer Bey'in gözdesi ''Karantinalı Despina''sı buralı. Dinleyin Timur Selçuk'tan. Salgın ve karantina'yla ilgili kitap da Jose Saramago'dan KÖRLÜK...
1863 yılında Klazomenai (Urla)ya taşınıyor. Karantina Adası dünyada tescilli üç karantina adasından biri imiş.Biri İtalya'da üçüncüsü Dubrovnik (Ragusa)'te.
Bir yol -köprüyle karaya bağlanmış. Açık denize bakan yüzünde Taaffuzhane arka tarafında Urla Devlet Hastanesi bulunuyor idi.Ada da yerleşim yok. Taaffuzhane'ye özel izinle giriliyor.

 Denizden başlayan raylı sistem yolcuların  eşyalarını ana binaya taşıyor.
Yolcular yürüyerek gidiyor, kadın ve erkekler yan binalara ayrı ayrı giriyorlar. Fotoğraftakiler bizim yabancı misafirler:)
 Girişlerdeki soyunma odalarında giysiler torbalara konulup duvardaki dönme dolaplar aracılığıyla etüv alanına geçiriliyor.
 Sadece peştemal ve takunyayla girilen  duşlarda steril su ve sabunla yapılan dezenfekte işlemi sonrasında etüv makinalarında 120 derece buharla sterilize edilmiş giysiler giyilip, kontrolden sonra binadan çıkılıyormuş.


18. yüzyılın sanayi devrimi, buhar gücü, teknoloji ve sonuçta bütün zamanların vazgeçilemez, paha biçilemez su ve sabun ikilisi.
Antik Yunan sağlık tanrısı Asklepion'un güzel kızı''HYGEIA'' yani koruyucu hekimliğin en önemli kavramı HİJYEN''e çıktı yolun sonu. Yani artık kendimizi, çevremizi ve dünyamızı  elimizden geldiğince koruma zamanı. Hapşırıp öksürüp tükürerek, ağzımızdaki sakızları, elimizdeki cebimizdeki, arabamızdaki çöpleri dökerek kirlettiğimiz sokaklarımızı,kullandığımız kimyasallarla yok olmaya giden sularımızı, toprak ve ormanlarımızı KORUMA zamanı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar