SARIKAMIŞ

Sarıkamış adı üzerine üç varsayım. Birincisi; Türk Bey'lerinden birinin, bu toprağı bir sarık biraz yiyecek karşılığında aldığından Sarığalmış. İkincisi; var olan Sarıçam ormanları, üçüncüsü ise Hazar ve Aral gölleri arasındaki Sarıkamış Çukuru bölgesinden gelip buraya yerleşen Türk boyu.
Bizim içinse Sarıkamış 22 Aralık 1914'te Osmanlı ve Rus imparatorlukları arasında başlayıp on sekiz gün süren, on binlerce gencimizin donduğu çok acılı bir yer.
Kars'a 55km. uzaklıkta. Hava gayet güzel. Sarıkamış merkezi, kasaba meydanı gibi. Belediye, dükkanlar...Belediyenin önündeki Atatürk Heykel'i hayli olmuş kalkalı yerine konmuştur belki.
Katerina Köşkü'nü görmeye gidiyoruz. Karşıdan, karların içinde zarif, asil bir görüntü. Yanına gidince içler acısı...
Duyarsızlığımız, kıymet bilmezliğimiz, tarihe, emeğe, vatanımızdaki güzellikleri korumaya olan saygısızlığımız gezip gördükçe  içimi daha da acıtıyor. Yabancı şehirler ufacık şeyleri (bu azımsamak anlamında değil) değerlendirip, turizmle  ekonomilerini kurtarırken bizim var olanı yok etmemiz akıl alır gibi değil...
Neyse 19.yüzyılın sonunda 2.Çar Nikola, bilindiğinin aksine burayı eşi Katerina için değil hasta oğlu Aleksi'ye rehabilitasyon merkezi olarak aynı zamanda da av köşkü olarak kullanmak için Baltık mimarisi tarzında inşa ettiriyor. Çivi çakılmadan, ağaçtan yapılmış bu köşkte var olan beton kol içinden  bir ısıtma sistemi geçiyor. 1994 yılına kadar Sarıkamış Tugay Komutanlığı'nın kullanımında olan köşk o zamandan beri atıl. Yeni bir kültür merkezi yerine bu güzel yapı ayağa kaldırılsa çok daha güzel olurmuş diye düşünmedik değil.

 Önde görülenler zamanının en iyi Cer Atöyeleri (lokomotif bakımı ve organizasyonu) onlar da atıl. Arkadaki bina kültür kompleksi.

 Karşı tepede bakımsız, yalnızlığında ıssız, terkedilmiş Katerina...


Hadi dağlara çıkalım şimdi.Biraz gönlümüz ferahlasın.

Sadece Alp Dağlarına özgü kristal karın burada bulunması, kar ve pistler göz önüne alındığında dünyanın en iyi kayak merkezleri arasında sayılıyor Çamurlu Dağ'ın 2634m. yükseklikteki Sarıkamış Kayak Merkezi.
Etrafı sarıçam ormanlarıyla çevrili olduğundan  çığ riski de yokmuş.
      
 Toplam 7 pistiyle günde 5000 kişiyi ağırlayabilecek kapasitesi varmış.
Kayak merkezi cıvıl cıvıl, renkler, gençler, hele minikler...
Görevliler çok kibar, saygılı, manzara şahane. Kaymayı öğrenmeliymişiz zamanında...:( İnmeden bir kahve içelim hiç değilse.
Şimdi şehitliklere gitme zamanı,



Onları düşününce yüreğiniz donuyor:(



Yemek için Vezin köyüne gidiyoruz. Yöre evi, yöresel yemekler ve yurdum insanı içten. Evinde misafir ağırlar gibi. Sıcacık tandır ekmeği, tereyağ, çeçil peyniri, turşu, ayran aşı(çorba), kaz etli, kaz yağlı bulgur pilavı, un helvası ve sobanın üzerinden çay...

Meşhur Kars kazları; kar yağıp kazlar kar yedikten sonra kesilip, temizlenip, tuzlanıp bir tele asılıp üç gün kurutuluyor sonra da evin dışındaki doğal dondurucu dedikleri sandıklarda  saklanıyormuş.


Duvar halıları, sedirler, sevilen kişilerin çerçeveli fotoğrafları...
Artık alışveriş zamanı yarın Harakani Havalanından Sabiha Gökçen havalimanına oradan da evli evine , köylü köyüne. Size bölümler halinde anlattığım Kars işte böyle görülesi bir yer.

Bir daha gelir miyim? GELİRİM...






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar