EDİRNE-KAKAVA ŞENLİKLERİ

Edirne

Yıllardır gelmeyi düşündüğüm Edirne'ye fotoğrafcı arkadaşlarımın düzenlediği bir geziyle, kızımla gidiyoruz. Geceden çıktığımız yolculuğumuzda önce Uzunköprü, Edirne, Kakava şenlikleri ve Karağaç. Konu Kakava Şenlikleri, ilgi Edirne.
Edirne, Türkiyenin Avrupa yakasında İstanbul'dan sonra en büyük kenti. Avrupayı Asya'ya bağlayan bir anayol üzerinde, Meriç, Arda ve Tunca ırmaklarının çevrelediği bu güzel şehir Yunanistan ve Bulgaristan'la sınır komşusu. 
Selimiye Camii,  II. Bayezid Külliyesi, camiler, köprüler, hamamlar şehri Edirne.Kakava Şenlikleri, Kırkpınar Güreşleri, ciğer tavası, aynalı süpürge''Edirnekari'' ve süpürge üretimiyle tanınıyor.
''Bursa'nın oğlu İstanbul'un babası'', Osmanlı devletinin ikinci  başkenti ve müzeşehir Edirne'nin adı, M.S. 1020'de Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yeniden imar edilmesine atfen ''HadrianaPolis''adı verilmiş. Doğu Roma(Bizans) zamanında ''Adrinople'' diye adlandırılmış, Türklerin fethinden sonra Edrenebol, Edrene, Edrine ve Edirne'ye dönüşmüş.Pek çok önemli tarihi esere ev sahipliği yapan Edirne'yi anlatmaya Mimar Sinan'la başlayalım.
Mimar SİNAN 1489 yılında Kayseri'nin Ağırnas ilçesinde doğmuş. Askerliğinde Acemi Oğlanlar Ocağı'na alındığında çağın önde gelen mimarlarıyla çalışma olanağı bulmuş,dünyaca tanınmış  Osmanlı Baş Mimarı ve inşaat mühendisi. 1588 yılında İstanbul'da vefat etmiş.
 
 Mimar Sinan'ın ''ustalık eserim'' dediği Selimiye Camii hem onun hem de Osmanlı mimarisinin baş yapıtlarından biri olarak 2011'de  UNESCO Dünya Mirasları Listesi'ne alınmış. II. Selim tarafından yaptırılan ve Edirne'de her yerden görülebilir konumda ki caminin zemini yumuşak olduğundan önce taş ve kayalarla doldurulmuş, yerleşmesi için birkaç yıl beklenmiş. 1568 yılında yapımı başlamış ve 15.000 kişinin çalışmasıyla 1575 yılında tamamlanmış.  Kubbeyi destekleyen ayakların iç mekanı bölmediği , sekizgen planlı, tek kubbeli, her biri 3 şerefeli 4 minareli, içinde 6000 kişinin ibadet edebileceği, toplamda 2475m2lik alana konumlanmış, İznik çinileri, kalem işleri, ahşap ve sedef süslemeleri, mermer işçiliğinin en güzellerinden mimber ve mihrabıyla bir şaheser.
Her biri üç şerefeli minarelerin iki tanesinin şerefelerine çıkarken birbiriyle kesişmeyen üç merdiven.

Kubbe yüksekilği 43,25m, çapı 32,20m (Ayasofya'dan büyük), sekiz mermer sütun üzerindeki kasnağa oturtulmuş tek kubbenin altında 12 mermer sütunlu Hünkar mahfili, ortada müezzin mahfili. Müezzin mahfilindeki sol köşedeki mermer sütun üzerindeki kabartma ''ters lale'' figürü çok ünlü ama görmesi zor. Koruma altına alınmış da aydınlatma olarak belirginleştirmeli diye düşündüm kendimce. İslam harfleriyle yazıldığında Allah, hilal ve lale aynı harflerle yazıldığından Osmanlı çini sanatında lale çok kullanılmış. Ters lale üzerine farklı söylentiler var. Birincisi Mimar Sinan cami süslemesi için çinilerde 99(Allah isimleri) çeşit lale figürü istemiş, yerleştirilip sayıldığında 98 çeşit figür olduğu görülünce acizliği belirtmek için bir ters lale figürü yaptırmış. İkincisi burası bir lale bahçesiymiş, sahibi ancak onu anımsatacak bir figür olursa bu yeri vereceğini söylemiş. Hem laleyi hem de sahibinin diretmesini anlatan ters lale yapılmış. Üçüncüsü de sahibinin adı Lale'ymiş  aksilikler çıkardığı için böyle anımsatılmış. Mahfelin altındaki şadırvancık (zemzem suyu aktığı söylenmiş yıllarca,şimdi suyu kesik)'ın üstünde Budizm'de sonsuzluğu temsil eden ''Çarkıfelek'' caminin sonsuza kadar yaşaması dileği imiş. Dünya'nın en iyi akustiğine sahip camilerinden olan Selimiye'de ışıklandırma için kullanılan meşalelerin is yapmasını engelleyecek bir havalandırma sistemine  sahipmiş. 


Yapımında içinde devekuşu yumurtası bulunan Horasan harcı kullanılmış. Devekuşu yumurtasının olduğu yerde örümcek olmazmış..Kuru ve havadar bir yerde muhafaza  edildiğinde suyunu kaybederek çürümesiyle yaydığı kokuya örümcekler yaklaşmazmış.
 İç avluda revaklar, kubbeler, caminin dört, bahçenin sekiz kapısı,
 dış avluda sübyan mektebi, dar-ül-hadis, dar-ül-kurra, medrese ve imaret ve arasta.
Rehberimiz üç ünlü camimiz var diyor. Yapısıyla: Selimiye, yazısıyla: Eski , kapısıyla: Üç şerefeli camiler.
Eski Camii (Camii Atik, Ulu Cami 15.yüzyıldan, 1403-1414 yapımı, kare planlı, Edirne'nin en eski anıtsal yapısı. Yazı sanatının en güzel ve ilginç örnekleri , iç içe yazılar.
II.Murat döneminde  Edirne'ye gelip, vaaz verdiği söylenen Hacı Bayram Veli'nin anısına saygıdan kullanılmayan vaaz kürsüsü.
Kabe'den getirildiği rivayet edilen ve mihrabın sağında bulunan kabe taşı özel ziyaret noktası. Duaların kabul olduğu dört yerden biri olduğuna inanılıyor.
Üç Şerefeli Camii (Burmalı Cami) 1443-1447 yılları arasında Sultan II. Murat zamanında yaptırılmış altı dayanaklı, enine dikdörtgen cami Selçuklu mimarisindeki çok kubbeli dönemden tek kubbeli yapı geçişinin ilk denemelerinden. Dört minarenin biri üç, biri iki, ikisi birer şerefeli dört minare baklavalı, şişhaneli, çubuklu ve burmalı motiflerden oluşmuş. Kapısıyla ünlü bu caminin kapısındaki üç sütun, Cebrail, Mikail ve İsrafil meleklerini sembolize ediyormuş.
Horasan harcında sözünü ettiğimiz devekuşu yumurtası.















 Camileri, eserleri , çarşıları gördük. Ya ciğer tava ve tatlılar?


E hadi artık Şenliğe gidelim.
Kakava; tencere bayramı anlamına da geliyor, kahkaha, eğlence, cümbüş bayramı anlamı da. Hıdrellez ile aynı tarihe rastgelen bu yöredeki Roman vatandaşlarca yapılan coşku dolu bahar kutlaması. İnanışa göre zorda kalmışların yardımcısı karada Hızır, denizde İlyas peygamber yardım edermiş. Hızır bolluğun bereketin,İlyas'da umut'un yeşilliğin simgesi olunca su kenarında kutlamalar yapılsın, dilekler dilensin. 5 mayıs akşam üzeri Saray içi'nde konuşmalar, danslarla başlayıp ateş'in yakılmasıyla başlayan şenlikler müzikler ve danslarla devam ediyor. Pilav ikramı da varmış.
Kalabalıktan ateşin yakıldığı alana gitmek kadar dönmek de zor üstelik düz bir alan olduğu için izleme şansınız yok. Birçoğumuz ya uzaktan gördük ya da göremeden döndük. Türkiye'nin her yerinden bu şenliği görmek için gelenler, orada yaşayanlar daha iyi bir organizasyonu hak ediyor.
  





Hıdrellez ateşin üstünden atlayıp derdi, tasayı, hastalığı geride bırakıp geceden dilekleri yapıp, sabah gün doğmadan akarsuya atmak demek. Tunca dilekleri bekliyor, yine şarkılar ve danslar. Simit ve çay ikramı da olduğu söyleniyordu.
 Güreşlerin yapıldığı Ermeydanı,
 Bu da davetiyesi.


 Hoşça ve ışıklarla kal Edirne.
Bir daha gelir miyim? Sakin bir zamanda Edirne'ye EVET:)))






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar