Glastonbury Tor, Glastonbury Abbey

Bugün ev sahiplerimizle geçireceğimiz serbest günlerden biri. Bölge yürüyüş yapmaya çok uygun. Hava da güzel ama hedef tepe olunca çıkmak ölüm gibi bir şeydi.
Glastonbury Tor;Ynys Wydryn,Ynys Gutrin yani''Cam Adası'' adı verilen, açıklanamayan yedi terasa sahip,14. yüzyıldan kalma St. Michael kilisesinin kalıntılarının olduğu ikonik tepe yüzyıllardır Paganlar ve Hristiyanlar için ruhani bir çekim merkezi olmuş. Kelt mitolojisinde özellikle Kral Arthur'a ait  efsanelerle ünlü. Ölüler Ülkesi Avalon'a geçiş bölgesi olduğu, kutsal kasenin olabileceği yerlerden biri olduğu yazılanlar arasında.
Glastonbury ; Çağdaş Performans Sanatları Festivali ''Glasto'' ile de dünyaca ünlü. Bu yılki tarih: 26 Haziran-30 Haziran.

İnerken çıkanları çekmek keyifli:)
İnişte biraz yürüdükten sonra Chalice Kuyusu; Kutsal Kan'ın olduğu yere geldik,içeri girmedik(4 pount).Demir oksit birikintilerinin kırmızı renk verdiği kuyunun dibinde iki yeraltı odası olduğu söyleniyor. Dışarıya da su böyle verilmiş.
Glastonbury Abbey;
Orta çağ'dan bu yana Arimathea Joseph(İsa'nın amcası)ve Kral Arthur'un mezar yeri ile bağlantılı olarak 7. yüzyılda kurulmuş, 10. yüzyılda büyütülmüş. 1184 yılındaki büyük yangından sonra yeniden inşa edilmiş. Efsaneye göre manastır Arimethea Joseph tarafından 1. yüzyılda kurulmuş. 11. yüzyıldan itibaren yapılan kanal çalışmalarıyla su yolu taşımacılığının merkezi imiş. Zamanının efsaneleri ve Hac yeri olmasıyla 14. yüzyılda İngiltere'nin en zengin ve en güçlü manastırıymış.
Leydi Şapeli, büyük kilise kalıntıları, manastır ahırı, park tam bir açık hava müzesi.


Ve bu açık hava müzesi öğrencilere o günün giysilerini giymiş kişilerin canlandırmasıyla anlatılıyor. Unutmak mümkün müdür böyle anlatılan bilgiyi, yaşar gibi. Hayran kaldım.

Abbot Mutfağı; 14. yüzyıldan orjinalliğini koruyarak ayakta kalmış sekizgen yapı.
Dört köşede dört şömine.
Çocuk gezerken acıkmış, masanın üzerindeki maket ekmeği kaptığı gibi...
Köyün ana caddesi çok hareketli ve renkli.


Somerset gezimiz Clark's Shoe ile sona erecek. Gezdik, gördük , öğrendik, yedik, içtik, dost olduk. Zarif ev sahibimizin ince sunumları, güzel tatları, CİDER (alkol oranları farklı olsa da hafif elma şarabı ya da birası)Princess anımızla, aklımızda, gönlümüzde kalan yer.
Artık gözümüz pabucumuzda...


Londra'da görüşürüz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar