Portekiz-LİZBON



İspanya'nın batısında küçük bir ülke gibi görünen Portekiz, resmi adıyla Portekiz Cumhuriyeti (1910), Avrupa'nın güneybatısında, İber yarımadası üzerinde. Kuzeyden ve doğudan İspanya, güneyden ve batıdan Atlas Okyanusu ile sınırları olan, Avrupa Kıtası'nın en batısındaki ülke. En batı uç Cabo do Roca (sonra anlatacağım). Başkenti: Lizbon, önemli şehirleri: Porto, Braga, Aveira, Setubal, Coimbra.  Avrupa'nın (aynı sınırlara sahip) en eski ülkesi. Tarihi çok eskiye dayanan ülkenin keltleşmiş yerli halkına Fenikeliler, Yunanlılar,Araplar karışıyor. 15. ve 16. yüzyıllarda yeni dünya keşifleriyle ; Asya (Hindistan'ın batı kıyıları, Seylan), Afrika (Zangibar,Angola, Mozambik) ve Güney Amerika'ya (Brezilya, Makau) yayılan bir sömürge imparatorluğu.
Adının latince Portas:liman, calle: kale  Liman Kalesi'nden geldiği söylense de bir başka yerde Port-o-Gal (Galya Kapısı) olarak açıklanıyor.
Ve bizim portakalın adı da oradan geliyor:))Portakalı çeşitli isimlerle (naranha, naranja..) Hindistan'dan Avrupa'ya getiren Portekizliler 1790 yılında İstanbul'a getirince bizde verilen ad geldiği yerden dolayı PORTAKAL.
Konuşulan dil: Portekizce, Miranda (Bragança iline bağlı Miranda bölgesinde konuşulan latin dili),para birimi euro.

LİZBON
Siz hiç Lise arkadaşlarınızla (bizimki artık kardeşlik)yolculuk yaptınız mı yıllar sonra? Filiz Bursa'dan, Sema Eskişehir'den, ben İzmir'den buluşma noktası Atatürk Havalimanı (en sevdiklerimden). Hadi bakalım...
Tarihi 1.yüzyıla kadar giden, Roma, Vizigot, Germen, Norveç, İspanya istilaları gören Lizbon 756-1031 yılları arasında Endülüs Emevileri egemenliğinde. Adının da ''El Uşbuna'' olduğu portekizcede Lizbon'un ''Lizşboa'' olarak telaffuz edildiği söyleniyor. Sık rastlanan çiniler ''Azulejo'' arapça adıyla süregeliyor. İstanbul, Roma gibi yedi tepeli bir şehir. Yokuşların, merdivenlerin hatırı sayılır iyi ki otel düzlükte.
Allis-Libbo fenike dilinde güvenli liman demekmiş, adını andırıyor.
1 Kasım 1755 Lizbon'un neredeyse haritadan silindiği gün. Deprem, tsunami ve yangın Lizbon'un felaketi. İspanya ve Fas da öyle. Voltaire'in ''Lizbon'un Felaketi'' adlı şiiri, Jean Jacques Rousseau'nun mektupla yanıtı derken Lizbon Depremi, felsefe, teoloji ve doğa bilimleri konusunda bir dönüm noktası olmuş. Ve bu depremin oluşu Yer Bilimleri araştırmalarının doğuşu olmuş.
Tagus Nehri, portekizliler'in Tejo, İspanyollar'ın Tajo dedikleri nehrin iki yanına kurulmuş, Atlas (Atlantik) okyanusuna kıyısı olan tek Avrupa Şehri. Çok büyük bir nehir, iç kısımda lagün oluşmus, döküldüğü yer okyanus. Değmeyin keyfe.
En güzel bu harita anlatıyordu.

Kanatın hemen altında ünlü Jeronimos Manastırı ve stadyum.
Havaalanı çıkışında uzun bir taksi kuyruğu ama sıra hemen geliyor. Yol yorgunluğuyla stres yaşamamak için otele ulaşmanın en kolay yolu. Metro ve carris (minibüs)'ler de var, ulaşım kolay.
Otelimiz çok merkezi, büyük bir otel. Resepsiyon sürekli kalabalık ama işler çabuk yürüyor. 3 kişilik odalar genelde özensiz oluyor (Budapeşte, Butterfly'ı tenzih ederim).Oda içimize sinmedi değişim talep ettik, başka bir oda gösterdiler diğerine göre daha iyi, eşyalarımızı bırakıp çıktık. Metro istasyonunu akşamdan bulmamız gerek yarın için, Oriente istasyonundan Porto'ya gidip geleceğiz. Burnumuzun dibindeymiş, harika!!! Şimdi keşif zamanı Rossio metro istasyonunu geçip Rossio Meydanına geliyoruz, heykelin önünde bir gurup, Türkiye'den. Başka da türk gurup görmedik.
Rossio Meydanı (Praça de Dom Pedro IV) Ortaçağ'dan beri Lizbon'un ana meydanı. 19. yüzyılda Portekiz mozaikleri ile kaplı meydanda arkadaki beyaz sütun üzerinde bronzdan yapılmış, Portekiz ve Brezilya kralı Pedro IV heykeli, karşısında  Devlet Tiyatrosu, önde ise Fransa'dan getirtilmiş heykelleriyle çok güzel fıskıyeli çeşme.
 Rua Do Oura'dan Tagus Nehrine doğru yürüyoruz. Hava yavaştan kararmak üzere. Sağdaki sokakta  kalabalık ve bir sıra var ''Elevador Santa Justa'' son gece çıkacağız yukarıya.1902'de Marquis de Pombal tarafından yaptırılmış ve Lizbon'un gerçek simgesi olarak anılıyor. 2002'de Ulusal Anıt  olarak ilan edilmiş. Baixa ve Barrio Alta'yı birbirine bağlayan asansör'ün üst kısmında merdivenle çıkılan platformdan manzara kesinlikle şahane.Kasım-Nisan arası 07.30-21.00, yaz sezonunda ise 23.00e kadar çalışıyor. Sıra sizi korkutmasın, yükseklik korkunuz yoksa mutlaka çıkın. Ücreti 5.15€, içerde binerken ödüyorsunuz ulaşım kartı(viva...)ve Lizbon karta ücretsiz.
 Bütün büyük, turistik şehirlerde olduğu gibi, ve sokaklar, meydanlar cilalı taşlarla döşenmiş gibi.
 Praça Do Comercio: Deprem öncesi Ribeira Sarayının olduğu meydan depremden sonra Ticaret Meydanı olarak şekillenmiş, resmi dairelerle çevrelenmiş. öndeki anıtsal bir kaidenin üzerine konulmuş Kral  Joseph I heykeli. Arkada yapımına 1759 yılında başlanmış, mimarları değişerek 1873 yılında tamamlanmış. Cesaret övgüsü simgesi zafer takı üzerinde Vasco da Gama ve Marquis de Pombal heykelleri. Alt bina ise Adalet Sarayı.
 nehir kıyısı değil sanki bir sahil, cıvıl cıvıl. Taş taş üstüne konulursa bir daha gelinirmiş diye söylemişler güzellikler yapmışlar.
 Ve 25 Nisan  Köprüsü, Cristo Rei heykeli manzaralı gün batımı.
Dönüşte yol üzerinde gördüğümüz bir lokantaya girdik. Meşhur deniz ürünlerini deneyelim dedik, (balık) Bacalhau fena değil, patatesler yarı pişmiş, kalamara benzemeyen bir kalamar, bol pirinç içinde taze ve lezzetli karidesli,midyeli yemeğimizi yedik. Fiyatlar aşağı yukarı birbirinin aynı.



Lizbon ya da çevresini gezmek kolay. Metro hattı çok anlaşılır, tren istasyonlarını bulmak kolay, taksi pahalı değil(3,4kişi), Vivagem ya da Lizbon kartı tramvay, otobüs,metroda, bazı trenlerde kullanabiliyorsunuz. Tuk tuklar var yorulana yardımcı. Çok çeşitli turlar sunan Şehir turları şirketleri var, nehir turu dahil. Rossio'da hepsinin merkezi.
Sabah Carreira 28 no'lu Nostaljik Sarı Tramvay var programda. Otele çok yakın. Bileti binerken alıyorsunuz 2.95€ (Lizbon Karta ücretsiz). Martim Moniz hareketle Sao Vincente de Fora, Alfama, Ortaçağ manzaralı cadde ve meydanlardan, şık semt Chiado'dan geçerek biz son durağa kadar geldik. Tercihimiz yürüyerek, gezerek, yakından görerek dönmek.
Son durakta karşıda bir mezarlık(adıyla mütenasip), ortada bir heykel gurubu Praça do Joao Bosco. Bu isim müzik dünyasından ama farklı bir anlamı var mı bilmiyorum?
Heykel her yerde...bir 100.yıl anıtı

Ahtapot mu? Uzaylı mı?
Basilica do Sagrado Coracao de Jesus: İsa'nın kutsal kalbi Kilisesi, yapımına 1890 da başlanıp 1900lerde tamamlanmış Roma Katolik kilisesi.


Sokak manzaraları.
Palacio de Sao Bento, yapımına 1598 yılında manastır olarakbaşlanan bina 1938 yılında tamamlanmış. Şu an Portekiz Cumhuriyeti Parlamentosu olarak işlevi var. Pazartesi günleri gezilebiliyormuş.


Sağda, deniz havası gelen bir sokaktan içeri girip biraz yürüyünce Museu da Farmacia( Eczacılık Müzesi), kafeteryası, zarif çalışanları (obrigado Graziela), kafeteryada sunumlar ecza kaplarında 
ve manzarası...
15. yüzyıldan itibaren Portekiz ecza tarihi ve teknolojik gelişimi, Dünya ecza kültürü Mezopotamya,Mısır, Yunan, Roma,İnka,Aztek, İslam,Tibet, Çin,Japon ve 1929 'da Penisilin'in Alxander Fleming tarafından keşfine kadar  Ortaçağ Avrupa ecza ürünleri sergileniyormuş. 


Chiado; meşhur kafe Brasileira ve bronz heykel Fernando Pessoa (1888-1935) Portekizli ünlü şair, ressam.
Dondurmaları Amarino'da yedik ama Maribor'daki daha güzeldi. İster misiniz?
   
Basilica Dos Martires (1147) Tavan süslemeleri diğerlerine göre farklı.

Praça da Comercio'daki turizm bürosundan birer günlük lizbon kartlarımızı alıp (19.50€) Adalet Sarayının sütunlarının altında Alfama'ya doğru yürüyoruz, akşam nereye gelsek acaba?
Alfama Fado merkezi, küçük lokantalar şu an boş ama akşama bu sokaklar seslerle şenlenecek. Her ne kadar fado bir ağıt olsa da sesler müthiş. Pek çok hediyelik eşya dükkanı var çoğunluk Bangladeşli.
Aralardan, az yokuşlardan tepeye. Manzaraya bakar mısınız? Arkada görünmeye çalışan 17 km. uzunluğundaki Vasco da Gama Köprüsü. Üzerinde yürünmediğini söylediler, gidip görmeye vaktimiz olmadı.
Yukarı yürürseniz kale (odadan görünüş): M.Ö. 6.yüzyıldan İber ve Keltlerden kalma eserlerin de bulunduğu Kale MÖ 2. yüzyıla tarihlenmiş. İlaveler ve yenilenmelerle kale gibi duruyor:)

Santa Maria Maior de Lisboa: Sé de Lisboa, Lizbon'un en önemli yapılarından biri, en eski kilise 1147. Görkemli ve sade, seramik ve vitraylar güzel, manastır bölümleri ücretli geziliyor.


Lizbon sokaklarında işinizi kolaylaştıracaklar; tuktuklar, triportörler, tramvaylar...


Akşama Fado programımız var, bir iki alışveriş yapıp otele dönüyoruz, hazırlandık çıkacağız ama hiç düşünmediğimiz bir yere. Arkadaşımızın cüzdanı kayıp, Rua Sapaterios üzerindeki,orada unutmuş olabileceğimizi düşündüğümüz içki dükkanına gidiyoruz. Vah vah bile diyemiyecek kadar kanıksamışlar durumu ilgisizce Rumenler deyip karakolu tarif ediyorlar. Hemen yakında ancak dil bilen yok başka bir yerdeki Turizm  Polisine yönlendiriyorlar.Karakol kalabalık şikayetler hep aynı ve çoğunluk fransız. Televizyonda maç var.Derdimizi anlattık nihayet, çözüm yok, belge var. Otel zamanı:((
Sabah Sintra ve Cabo de Roca'ya gidiyoruz. Erken dönebilip, kış sezonu kapanışı 17.00 olan Belem Kulesine yetişelim diyorduk ama 15 dakikayla kaçırdık.Bir daha gelmeye bir sebep daha.
Belem'e gidecek 15 no'lu tramvay Praça de Figueira'dan kalkıyor, Rossio metro çıkışının hemen yanından.Uzun bir yolculuk oluyor, Belem durağında inmeyin sonrasında çok yürüyorsunuz iki durak sonra inin.Dönüşte zaten yürüyeceksiniz o yolu.
Belem Kulesi; 16.yüzyıl, 1514-1520 yılları arasında Portekizli kaşif Vasco de Gama için yapılmış. Dört katlı kulenin taş oymaları görülmeye değermiş ancak göremedik. Giriş 5€, lizbon karta ücretsiz.
Belem Kulesinden Jeronimos Anıtına giderken sol tarafta Portekiz'in ilk deniz uçağını görüyoruz. Lizbon'dan Rio de Janeiro'ya uçmuş.
25 Nisan Köprüsü; Tejo üzerinde, yılda iki kez kırmızıya boyanan pik demirden, su seviyesinden 70m. yüksekte, altı oto, iki tren rayı şeritli köprü 1966 yılında Salazar Köprüsü olarak bilinen köprü ''Karanfil Devrimi''nden sonra 25 Nisan Köprüsü adını almış. Işıklarıyla çok güzel görüntü veren köprünün karşı kıyısında Rio De Janeiro'daki İsa Heykelinin aynısı burada ''Cristo Rei''.
Kaşifler Anıtı(1960);  Zeminden yukarı 52m. yüksekliğinde yelkenleri açık karavel( portekiz gemisi)'e benzeyen beton blogun ön tarafında denize hiç açılmamış ama denizcileri ve yeni keşifleri çok destekleyen Prens Henry ve kaşiflerin heykelleri,yerde ise renkli mermerden yapılmış dünya haritası ile denizcilik tarihini anlatmış.
Kaşifler Anıtından sırtınızı Tejo'ya dönüp karşıya baktığınızda ünlü Jeronimos Manastırı. 1983 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine giren bu beyaz kesme taştan yapılmış, süslemeleri deniz ve denizciliğe özgü figürler olan manastırın yapımına 1501 yılında  Vasco De Gama'nın Hindistan'dan dönüşünü kutlamak için başlanmış,yapımı 70 yıl sürmüş.  Girişlerdeki taş işçiliği ve manastır görülmeliymiş. Vasco De Gama'nın kabri buradaymış.
Şimdi geldik en tatlı yere; Dışardan eski,küçük bir pastane içeri girince iç içe koca koca salonlar ve tıka basa dolu. 1837 yılından beri ünlenerek büyümüş. Sadece Nata değil diğerleri de çok hoş görünüyor. 

Nata, milföy hamuruna benzeyen bir hamurun ortasına muhallebi konularak fırınlanmış, sıcak servis edilip, üzerine tarçın, pudra şekeri dökülerek yenen güzel bir tatlı.(tane 1.10€)  Yorgunluğun üzerine çok iyi geldi.
Tramvaya  binip, Commercio'da inip akşamın, havanın, ışıkların keyfini çıkararak otele dönüyoruz.
Salamura balıklar çeşit çeşit. En ünlüleri sardalya ve morina.
Bazı dükkanların içi ayrı, dışı ayrı güzel.


Bir de gece pazarı kurmuşlar biz yarın gideceğiz ya:) Hani birşeyler alırız diye peynir,çikolata gibi.

Geç oldu ama Fado dinlemeden gidemezdik. Resepsiyon tavsiyesi gittik, iyi ki gittik. İyi ki dinledik. Fado pek çok yerde Portekizli kadınların denize açılıp dönemeyen sevdiklerine ağıt bazı yerlerde de Afrika'dan köle olarak getirilen insanların şarkısı. Latince ''fatum:kader'' kaderci bir müzik türü,
 dokunaklı,hüzünlü. Hareketli olanları da varmış. Fadista'lar söylüyor arkalarında bir portekiz gitar bir de klasik gitar var. Belli aralarla farklı kişiler sahne alıyor, onlar sahnedeyken servis yok, ses yok sadece müzik var.


Ortamı, servisi, yemeği güzel, Fadistaları şahane idi. Joana Melo, Jorge Baptista, Luisa Rocha, Claudia Duarte sizleri tekrar dinlemek isterdim.
Tatlımızı da bırakmıyalım.
Lizbon , Sintra, Cabo de Roca ve Cascais'i içine alacaksanız dolu dolu dört günlük bir zaman istermiş.fazlası da olur. Taksicilerin adresi doğru anladığında emin olun. Bir yerden telefonla geliyorlarsa +80 ilave ediyorlar. Ve dikkatli olun yeter.
Metro ile biraz kalabalık olsa da çabucak geldik havaalanına. Böyle de dönüyoruz:)
Yeni gezmelere sağlıkla, keyifle güzel dostlar. Elim uçakta, gözüm pabucumda.
Bir daha gelir miyim? Gelmeliyim çok eksik var:)




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar