İSPANYA- Madrid




İspanya : Bir yarımada, İspanyol Meyhanesi, Pablo Neruda şiirleri, futbol, boğa güreşi, Flamenko, castanyet, ispanyol etekler, ispanyol paça ...İspanya ile özdeşleşmiş kavramlar.
Avrupa'nın güneybatısında,İber Yarımadasında yer alan İspanya , resmi adıyla İspanya Krallığı aslında dünyanın en büyük sömürge İmparatorluğu. 15. ve 19. yüzyıllar arasında Avrupa, Amerika, Asya, Afrika ve Okyanusya'daki sömürgeleriyle  ''Üzerinde güneş batmayan ülke'' adıyla anılan ilk imparatorluk.(Daha sonra İngiltere Krallığı bu isimle anılmış)
Güneyinde ve doğusunda Akdeniz'e, Kuzeyinde Atlantik Okyanusu'na kıyısı olan İspanya'nın başkenti; Madrid, para birim; euro, resmi dili; İspanyolca(kastilya dili de denir), konuşulan diller; Katalanca, Baskça, Galiçyaca. Yönetim şekli ise parlamenter demokrasiye dayalı monarşi.
35.000 yıllık bir tarihe dayanan ülkeyi, MÖ1100 yıllarında Fenikeliler, Keltler, Yunanlar ve MÖ 202 yılından itibaren Romalılar yurt ediniyor. MS 3. yüzyılda Germen kabilelerinin saldıları, sonrasında Vizigotlar ve Hristiyanlık.
MS 711'de afrika'dan gelen Emevi Devletiyle Müslümanlık.
İspanya kültür,ekonomi,sanat ve din konularında tam bir mozaik.
İsminin Vandallar'dan kaldığı söyleniyor ''Espana''(n:ny). Latince ''Hispania'', Kenanlı dillerinde ''İ-shfania'' tavşan adası anlamındaymış. Hesperia, Ezpanna(baskça, sınır ya da kenar).  M.Ö. 1.yy. bir Roma tarihçisi de eserinde ''Hispan'' adlı bir kahramandan söz ediyormuş.
Sonuçta pek çok kültürün buluştuğu bu ülke tam bir cazibe merkezi.İnsanları sıcak, şehirleri canlı, müzikleri ve dansları güzel,yemekleri lezzetli. Madrid'ten başlayalım o zaman.

MADRİD
Manzanares ırmağı kenarında kurulmuş şehrin ilk ismi ''nehir yatağı''anlamındaki ''Matrice'', 932 tarihli kayıtlarda arapça''su kanalı'' anlamındaki''Mayrit'' sonrasında da Madrid.
Manzanares ırmağı coğrafi olarak küçük ve önemsiz görünsede Madrid'in yakınında olmasından dolayı stratejik ve savunma hattı olarak büyük bir tarihi önemi varmış.
İspanyanın başkenti, Madrid bölgesinin yönetim merkezi olan şehir, İstanbul, Londra, Berlin ve Paris'ten sonra Avrupa'nın en kalabalık beşinci şehri. Resmi görüntüsüyle Ankara'ya benzeyen Madrid aynı zamanda Ankara ile kardeş belediye imiş.
Dünya'nın en gelişmiş metro hatlarından  birine sahip olan Madrid'de ulaşım kolay. Ayrıca turistler için her metro girişinde yardımcı olabilecek görevliler var ki onlar işinizi daha da kolaylaştırıyor.
Renfe hatlarında(cerkanias) tek binişlik biletler var . Metro karta dolum yapıyorsunuz 1 yıl geçerli:) Giriş ve çıkışlarda kullanılıyor. Carte multı; 2,50€ artı gideceğiniz bölgeye göre ücretlendiriliyor.
Gezilesi yerler...
Yürüyerek gezmek mümkün çoğu yeri.

Yağmur ve soğuk karşıladı bizi Madrid'de. Havaalanı çıkışta otobüsün beklediğini görünce bekletmeyelim dedik (5€ Billete Aeropuerto) Cibeles'e geldik. Plaza del Sol yakın dediler ama yürümeseymişiz iyiymiş. Otelimize yerleştik ve çıktık (çevremizi tanıyalım). her yere yakınız bu güzel. Çay içip, bir şeyler yiyelim. 

Buradan  çıkıp, şöyle bir Plaza Mayor'dan dolaşınca artık yemek yeyip, otele dönme zamanı. Opera Cafe Graz'da  çok hoşumuza gitmişti, deneyelim dedik. Pizza 12.05€, ensaladilla Rusa 6,82€.
Gezerken çokca gördüğümüz Madrid City Tour bileti aldık bir ofisten, yarın otobüsle gezeceğiz. Bir günlük,yetişkin:21€. iki günlük:25€. 7-15 yaş ve 65 üstü:10€,13€. Aile iki yetişkin iki çocuk: 53€, 0-6 yaş ücretsiz. Mart- Ekim: 09.00-22.00, Kasım- Şubat: 10.00-18.00.
Kahvaltımızı edip, yollara düşelim. Bu otelin kahvaltısı çok zengin değil, doyurucu. Odalar iyi. Çalışanlar harika.



Plaza de Oriente'den bineceğiz gezi otobüsüne. 
Plaza de Oriente: Joseph Bonaparte'ın İspanya kralı olduğu dönemde Palacio Real'in manzarasını güzelleştirmek için sarayın doğusundaki tüm binaları yıktırarak yaptırdığı D biçimindeki meydan. Meydandaki, geçmiş krallara ait heykellerin çoğu sarayın çatısını süslemek için yapılmış ama çok ağır olduklarından kullanılmamış. 
Meydanın ortasındaki IV. Felipe heykeli Velazquez'in çizimlerine dayalı imiş. 

Palacio Real: 1085 yılında Mağribi Kalesi yerine, kireçtaşı ve granitten yapılmış. 1734'de yılbaşı akşamı çıkan yangında büyük hasar gören kale, İspanya'nın ilk Bourbon kralı V. Felipe çocukluğunun Versailles anılarını canlandıracak bir saray istemiş. 1738'den 1764'e kadar süren inşaya Felipe'nin ömrü yetmemiş oğlu III. Carlos sarayın ilk konuğu olmuş ve her yeni konuk sarayda ilaveler ve değişiklikler yapmış. Franco döneminde Palacio de Oriente olarak isimlendirilmiş ve resmi işler için kullanılmış.
Salon duvarlarındaki goblenler,yemek salonundaki duvar ve tavandaki altın kaplamalar ve 160 konuğu ağırlayabilecek kapasitedeki masasıyla görülmeye değer.
Ve atlı muhafız alayı.

Aynı meydanda, sarayın karşısında Teatro Real var. Altı cepheli, görünen dokuz katın yanı sıra yerin altında da altı katı depo olarak kullanılan tiyatro binasının orjinali 1850'lerde şimdi görünen kısımları da 1991-1997 yılları arasındaki dev yenileme eseri. At nalı şeklinde beş katlı ana salonun 1630 kişilik seyirci kapasitesi, 1430m2 lik sahne alanı, avizeleri ve perdeleriyle görülmeye değer. Ziyaret: hergün 10.30-16.30 (son giriş:15.30) tiyatro ve saray: 15€, rehberli olursa farklı.
Buradan Templo De Depod'a gidiyoruz önce kitapçı, sonra kahve ve keyifle gezme.






 Tortel de Mapazan, iki kahve 10€.
Kafe ve restoran olarak Madridlilere hizmet veren şık ve kibar mekan.
Cuertel de la Montagna girişinde bir savaş hatırlatması. (Diğer şehirlere kalkan tur otobüslerinin de hareket noktası)
Templo de Debod: MÖ 2.yüzyılda Mısır'da yapılmış, Aswan barajı yapımında sular altında kalmasın diye buraya taşınmış. İçine girilmiyor, etrafında yürüyüp manzara seyredebilirsiniz. 

Puerto del Toledo: 1827'de yapılmış. Güney tarafındaki heykel gurubu İspanyol Monarşisinin hem kuzey hem de güney yarımküredeki gücünü temsil etmekte imiş. Kuzey tarafında ise iki melek Madrid şehri amblemini düzenliyormuş. Eskiden Toledo Şehrine giden yolun giriş kapısı 19 metre yükseklikte olup Dünya Mirası listesinde. 


Basilica de San Francisco el Grande: 1761 yılında yapılmış, Madrid'in beş kraliyet bazilikasından biri.İspanya'nın en büyük kubbeye(çap:108m) sahip bazilikası Zurbaran tabloları ile de ünlü. Ulusal Panteon olarak işlev görmüş.



Plaza de Neptuno, Neptün Çeşmesi: 18. yüzyıl yapımı, Atletico Madrid taraftarlarının zaferden sonra buluşma noktası.

Paseo del Prado, 18. yüzyıl sonlarında kurulmuş popüler bir gezinti yeri iken bugün en ilgi çeken özelliği müze ve galerileri. Muse Thyssen-Bornemisza ve adını bulunduğu yerden alan Prado müzesi. Velazquez ve Goya'nın eserleriyle 12. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar İspanyol resminin dünyadaki en kapsamlı kolelsiyonuna sahip Resim ve Heykel müzesi1785 yılında yapılmış,1819'da müzeye dönüştürülmüş. 

Cason Del Buen Retiro; bir zamanlar  Palacio Buen Del Retiro'nun parçası olan , müzenin ek binası.
Parque Del Retiro adını Buen Retiro sarayından almış. 17. yüzyıl boyunca sadece kraliyet ailesi tarafından kullanılan park 1869'da halka açılmış.

Plaza Espana, Cervantes, Donkişot ve Sanço Panza  fotoğrafları ekleyemiyorum.Gelecek sefere...
Ulusal Kütüphane: İspanya'nın en büyük kütüphanesi V.Felipe tarafından 1712 yılında kurulmuş.
Plaza de Colon: Kristof Kolomb'a(İspanyolca Colon) adanmış meydanda 1885 yılında dikilen Neo-gotik kulenin üzerindeki yüzünü batıya dönmüş Kolomb heykeli ve karşı tarafında üzerinde Kolomb'un Amerika'ya yaptığı tarihi seferden sahneler olan dört büyük beton formlu modern anıt var.


Estadio Santiago Bernabeu ev sahibi Real Madrid olan 1947 yılında yapılmış stadyum.
Puerta  de Alcala: Plaza de İndependancia'nın ortasında bulunan bu kapı 19. yüzyıl ortalarına kadar şehrin en doğu ucunu temsil etmekteymiş. Yapımına 1769' da başlanmış, dokuz yılda tamamlanmış. Görkemli bir alınlık ve melek figürleriyle granitten yapılmış.

Plaza de Cibeles şimdi onarımda olan Palacio Linares ve  Fuente de Cibeles ile ünlü bir meydan.Adını bereket tanrıçası Kibele'den alan bu güzel havuzun ortasında onu iki aslanın çektiği arabasında görürsünüz. 18. yüzyıl eseri.

Ve ünlü Atocha tren istasyonu, Estacion de Atocha. Madrid'in ilk demiryolu hattı 1851'de açılmış.(Atocha-Aranjuez)Eski kısmı dövme demir ve camdan inşa edilmiş.Yapının içindeki  bahçe görülmelikmiş. Cordoba ve Sevilla'ya hızlı trenle (AVE)gitmek isterseniz bitişiğindeki modern bina ilk durak.
Reina Sofia'daki en önemli eser Picasso'nun ''Guernica''sıdır. Miro gibi 20. yüzyılın önde geen eserleri görülebilir. 1990 bina devlet müzesi statüsüne geçmiş.
Ministerio de Agricultura, Tarım Bakanlığı:19. yüzyıl sonunda yapılan binanın korint tarzı dev sütunları,  ortada Zafer tarafında taçlandırılan bilim ve sanat, yanlarda ise Pegasus tasvirleri dikkat çekiyor.

Catedral de la Almudena: İnşaasına 1879 yılında başlanmış ancak 1993 tamamlanabilmiş katedral aynı zamanda Piskoposluğun yönetim merkezi. Ön cephesi Palacio Real'i andırıyor. Tavan süslemeleri değişik.



Plaza Mayor: Balkonları, sivri kuleleri ve pencereli çatılarıyla dikdörtgen biçimindeki Plaza Mayor, Kastilya özelliği gösteriyor. Tiyatro havası olan bu meydanda boğa güreşleri, geçit törenleri, idamlar ve engizisyon davaları izlenmiş. 1617 yapımına başlanan meydan iki yıl içinde tamamlanmış. Revaklı meydanda en dikkat çeken  Casa de la Panaderia(fırın), III.Felipe'nin atlı heykeli(1616'da tamamlanmış 1848'de buraya getirilmiş), kafeler ve restauranlar.
Akşam yemeğini burada yiyelim bugün. Hava soğuk, yerin üstünde dar bir giriş ama aşağıda koca salon. Hoşgeldiniz'le karşılıyor bizi Afzaal, biraz türkçe biliyor.


Bugün SEGOVİA günü, akşam karlı haberlerini izledik ama gidip görmezsek olmazlardan. Segovia'yı ayrı anlatacağım. Dönüşte akşam yemeği için otelin yakınında EL MOLLETE'de rezervasyon yaptırdık, küçücük bir dükkan 8-10 tane küçük masa, elde yazılmış menu, harika yemekler ve dostça keyifli bir yemek, yan masadan sohbetle. Esincim, Sally ve Tristan Wood. Londra'da yaşıyorlarmış. ''How To Watch A Bullfıght'' adlı kitabın yazarıymış Tristan.Çok güzel bir akşam yemeğiydi. Remembranches Sally and Tristan.

 Çok güzel bir enginar salatası vardı ama fotoğrafı yok:(


Dördüncü günün programında TOLEDO var.
Son güne bıraktığımız Las Ventas (arena) . Opera-Ventas metro(1.80e) arenanın kapısının önü.



Sokak tabelalarını çok sevdim İspanya'da da, Portekiz'de de.


  

Kişisel görüşüm, birçoğunuz gibi Boğa Güreşi'nin vahşet olduğudur. Ancak pek çok İspanyol boğa güreşinin yasaklanması fikrini özvarlığına karşı bir davranış sayıyormuş.''Toreo'' atalarından kalan asil bir miras olduğunu düşünmelerine rağmen boğanın boynuzlarının törpülenerek sivriliğinin giderilmesi gibi hilelerle saygınlığını kaybetmiş. Güreş boğası saldırgan ve cesur olarak yetiştirilip, dört yaşına gelmesi beklenirmiş.

Las Ventas en güzel arenalardan.1929'da eski arenanın yerine inşa edilmiş. Giriş ücreti 12.90 €.audioguide ile birlikte. Audioguide'ı verirken metro kart ya da kimlik istiyorlar garanti gibi, çıkışta iade ediyorlar. Arenanın dışındaki heykeller iki büyük matador Antonio Bienvenida ve Jose Cubero anısına yapılmış.

Protokol locası,

Matadorların bekleme yerleri. Matadorlar ufak tefek sanırım, buraları çok dar.

Museo Taurino'yu mutlaka görün. Fotoğraf çekmek yasak. Boğalara acı çektirerek öldüren bu geleneğin o zarif,inanılmaz derecede şık ve naif matador kıyafetleriyle nasıl uymadığını yüreğinizde hissedeceksiniz.
Boğa görmedik ama bakımsız bir at gördük. 
Omuzlarda matador, ölümcül seyir.
Metroyla Gran Via'ya geri dönüp eksik kalan yerleri tamamlama zamanı. Önce Plaza Mayor'da kahve molası.(sütlü kahve:2.75€)
Plaza mayor'dan her çıkış farklı bir yere götürüyor. Bu yolda bizi La Latina'ya götürdü.
La Latina komşusu Lavapies'le birlikte Castizo Madridi (Madrid'in işçi sınıfından gerçek Madrileno: geleneksel yapı, giysi,alışkanlıklar) diye anılıyor.






Gazpacho( soğuk domates çorbası) ve patatesli omleti denemeden gitmeyelim. Yine Plaza Mayor'da atıştırma molası. Gazpacho :5.90€, omlet ikram, kahve 2.00€.


Meydanlarda Plaza del  SOL'u en sona bıraktım. Puerta Del Sol 15. yüzyılda şehri saran surların doğu kapısı. Güneşin doğuşuna atfen ismi bu. Gündüzü ve gecesiyle en keyifli ,en kalabalık, en hareketli meydan. Eski şehrin bütün caddeleri bu meydana çıkıyor. Madrid'in merkezi sayılan bir kaldırım taşı(0km), Casa de Correos(ptt) üzerindeki kuledeki saat, III. Felipe heykeli ve Madrid'in simgesi haline gelmiş Çilek (bazı kaynaklar koca yemiş) Yiyen Ayı heykeli.Madrid şehri bayrağı ve armasında, Atletico Madrid'in armasında yer alıyor. Şık caddeler, alışveriş merkezleri ve yılbaşı kutlamalarıyla da ünlü. Yılbaşı gecesi son 10 saniyede on tane üzüm yenmesiyle de biliniyormuş.
Bir akşam atıştırması da bu meydandaki El Cortes de İngles mağazasının en üst katında oldu. Manzaara güzel, hava soğuk, Patatas Bravas(baharatlı elma dilim patates) bana çok lezzetli geldi.

Akşam yine akşam...
Flamenco izlemeye gideceğiz. Yerinde görmenin beklentisi çok. Cardamomo'yu önerdiler otelden, rezervasyonda tamam. 18.00, 20.00, 22.00, 23.30 gösterileri var. Gösteri+hoşgeldiniz içkisi 39€.
Puerta del Sol'dan beş dakikalık  mesafede. Plaza de Canaleas'ı biraz geçince. Şık bir meydan burası da inşaatlara rağmen. 

Önce buraya girdik ama restoran kısmı 20.00de açılacakmış cafe kısmında içecek vardı sadece.
 Sonra buraya geçtik. Hepsi de dolup dolup boşalıyor.
 Sezar salata (10€) ve Patatas Bravas(5€)(gördüğünüz gibi),su 2€.

 Cardamomo, girişte ücreti alıp elinize kadehi tutuşturuyorlar sonra yer gösteriyorlar. Salon çok küçük, bizim şimdiki sinemalar gibi. Sahnenin ön tarafında yemekli gösteri isteyenler için masalar,arka tarafta da sıralar var. Filmlerde izlediğimiz Flamenco gösterilerinin görkemini aramayın. Ses çok yüksek, kıyafetler eh işte, seslere ve danslara diyeceğim yok, bazılarına orada yazık olmuş. Ve yine diyorum biz niye değerlendirmeyiz Tepecik'i, Tenekeli Mahalle'yi.



Son geceyi müzik ve dansla değerlendirip, Plaza Del Sol'den şöyle bir geçip gidiyoruz. Şen olasın Madrid şehri.
Churos'umuzu da eksik bırakmadan tatlı tatlı gidelim. Bizim halka tatlısına benziyor. şerbeti çikolata, en meşhur yeri de burası. 6 adet churros 4.00€, çikolatası 2.60 €. Öneri, iki kişiye bir churros iki  çikolata :))


Bir daha GELİR MİYİM? Fırsat çıkarsa neden olmasın?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar