Cape Town

 OKYANUSLARIN BULUŞTUĞU YER


Okul arkadaşım Nurel, bir dostluk derneğiyle Güney Afrika Cape Town'a gidelim dediğinde Temmuz ayıydı. Yolculuk Mart sonu. Çok uzak gelmişti gözüme o anda gidiş tarihi de,yol da. Ama Kasım'da hadi dedim geliyorum, o zaman da yer yok...Kısmetinizde varsa oluyor bir şeyler...:)

22 mart gecesi 14 kişilik grup, İstanbul aktarmayla 17-18 saatin sonunda Cape Town'a ulaştık. Küçük bir havaalanı. Öncelikle döviz bürosu tabii ki, oradaki para birimi Güney Afrika Randı.

Oradaki grup lideri bizi  aldı ,gidiyoruz ama  şehrin içine değil dışına. Gecenin yorgunluğu ve kalacağımız yere giderken gördüğümüz yoksulluk hiç o şahane Cape Town tanımına uymuyor.
Dünyanın tasarım başkenti seçilmiş bu şehir Güney Afrika'da yaşamak isteyenlerin 1. tercihiymiş. Güney Afrika Cumhuriyeti'nin üç başkentinden biri. Güney Afrika bayrağı ülkesi gibi çok renkli. Kırmızı: çatışmalarda akan kanı, mavi: gökyüzünü, yeşil: ülkenin topraklarını, siyah: Afrikadaki siyah halkı, beyaz: avrupalı halkı, sarı ise doğal kaynakları olan  altını simgeliyor. Fazlası ya da eksiğiyle %40 civarı melez (coloured),%15 civarı beyaz yine %40 civarı siyah ve %2 asyalı. Pek  çok resmi dili var ancak en çok konuşulanı ya da bizim duyduğumuz,  kökenleri hollanda  olduğu için belki, afrikan hollandacası ve ingilizce. Mevsimler bizim tam tersimiz
bizim gittiğimiz Mart ayı onların sonbaharıydı mesela. Tavsiyeler ilkbahar yani Eylül,Ekim,Kasım ayları. Sonbahar yağmurlu ve serin deniyor ama biz gittiğimizde şahane bir hava vardı. Biz toplu taşım kullanmadık.  Boş günümüzde ya da gece şehire nasıl gideceğimizi sorduğumuzda çok iç açıcı yanıtlar alamadık.Otobüs az,taksiye güvenmiyorlar ve trafik sağdan.






Melezlerin (coloured) yaşadığı bir bölgede misafir ediliyoruz.
Bu tür gezilerde karşınıza ne çıkacağı belli olmuyor.Çok pişman da olabilirsiniz, çok mutlu da.
Ev sahibemiz bizi toplanma yerinden alıp götürüyor. Genelde tek ya da 2 katlı evler. Pek çoğu orta halli, birazı varsıl. Kaldığımız ev tek katlı,bahçede köpek, pencere ve kapılarında içten demirler var. Genelde böyleymiş. Kara'lar dedikleri siyahlardan çok korkuyorlar.Bu bölge de onlara çok yakın. Evlerin iç duvarları lambri kaplı. Şarap üretiminin çok, fıçılarının da belli süreler sonra değişmesi gerektiğinden bu fazlalıkları iç duvar kaplama olarak değerlendirmişler. Evde çamaşır makinesi, bulaşık makinesi yok. Eski küçük bir televizyon.Eşyalarımızı yerleştirdik akşama Başkan Malcom'un evinde tanışma partisi. Ulaşım ve gezme organizasyonu başarılı. Issız sokaklardan geçerek(arabayla) geldiğimiz ev iki katlı,bahçesinde oturduk. Tavuk ızgara harika, börekler, tropik meyveler, mango özellikle,meyve suları güzeldi. Yılın ilk karpuzunu da orada yedik. Şaraplar büyük,musluklu kutularda. Beş günlük gezi programımız hazır.

Konsepte göre kahvaltı ve akşam yemekleri kaldığınız evde, öğle yemekleri size ait. Bir gece de siz ev sahibinizi onların seçtiği bir yere götürüyorsunuz. Burada farklı bir uygulama, her akşam başka bir evde birlikte yemek yenildi,onlar kendi aralarında yiyecek,içecek paylaşımında bulundular.Bizim açımızdan da bu uygulama daha iyi oldu,farklı evler,farklı ev sahipleri ve yaşam koşulları gördük. Gezilecek yerlere ulaşım ve giriş ücretleri size ait. Otobüsümüz ve rehberimiz hazır,gezmeler başlasın..
Kahvaltıdan sonra (mısır gevreği,süt, üstüne sallama çaylarımız) başlıyoruz, çoğu ev sahibi de bizimle birlikte katılıyor gezilere(gün boyu bizimle olmak zorunda değiller).

ilk gittiğimiz yer:

1991-92 gibi yapılmış alışveriş merkezi sonradan yenilenmiş.

Hint okyanusunu görme zamanı


Öğle yemeği balık ekmek, patates  ...
Akşam yemeği yine açık büfe usulü deniz  ürünleriyle yapılmış iç pilav, acı soslu etle beraber  yenen katmer,ananaslı salata,balık, kreması çok lezzetli olan sütlü tatlı...Sonrasında sözü edilen karnaval yerine Grand Hall kumarhane gezisi ardından çok yüksek bir tepeden Cape Tow'ı ve ışıklarını gördük nihayet:)Şehir merkezinde müthiş bir  hareketlilik vardı. Şahane bir müzik ve bir o kadar güzel sesler bizi oraya çağırdı ama çok fazla kalamadık.Ve o kalabalıkta da bizi rahatsız edecek hiç bir şey olmadı.
Bugün Hout Bay kasabasına gidiyoruz. Tekneyle de Fok balığı adasına gideceğiz
 Kumsal güzel...

 Her yer fok balığı...




İşte burada yediğimiz kalamarlar unutulmaz...




Biraz alışveriş...

Şimdi Ümit Burnu'na, çok heyecan verici...

 Şeklinden dolayı Gergedan Adası
Burası da geçeceğimiz yol:)

Ümit burnu: Cape Peninsula, Cape yarımadasının  denizden yaklaşık 245 metre yükseklikte,güneydeki uç noktası olarak bilinen burun ama en güney uç Agulhas Burnu.
1488'de Portekiz'li kaşif Bartolomeu Dias keşfediyor ve Fırtınalar Burnu adını veriyor.Bazı kaynaklara göre bu keşfin doğuya açılacak su yolu olarak düşünülerek bazılarına göre ise gemicilerin moralini bozmaması düşüncesiyle Fırtına Burnu oluyor  Ümit Burnu.

merdivenlerden çıkılabiliyormuş.

 Giriş:20€





 Bayrağımın bekçisiyim:)


Burada olmak çok güzel, iyiki gelmişim:)

 Tarihi fener...

Boulder bölgesinde penguenleri de görelim

O da yorulmuş bizim gibi...

Ve akşam yemeği çok leziz deniz ürünleri ve meyvalar...

Yaşının Himalayalar'dan eski olduğu söylenen, buzulların aşındırması nedeniyle düz bir görünüşe sahip olan, 1086 m. yüksekliğinde 3 km.genişliğindeki  Masa Dağ'ına çıkıyoruz bugün. 360 derece dönerek yukarıya ulaşan bu teleferikte(Cable Car) olmak muhteşem.







başımız bulutlarda...



 Manzara güzel, yemekler güzel yiyelim o halde güzel dostlarla.

Şehir manzaraları...






Gördüğünüz gibi Türkçe de var şehir turlarında.






Kirstenbosch Botanik Bahçesi:  Bu bölgeye ilk yerleşen Kosian yerlileri Masa Dağ'ını kutsal kabul etmişler buraya da Tanrı'nın bahçesi demişler. On binden fazla bitkinin barındığı bu koca alan gerçekten çok ilginç bitkilere ve canlılara ev sahipliği yapıyor. Kosianlar'dan sonra buraya gelen Hollandalılar burayı kereste pazarına çevirseler de yine bir Hollanda'lı tarafından koruma altına alınıyor.2004 yılında da Unesco tarafından Dünya Mirasına alınan tek milli botanik bahçe oluyor.







Bugün şarap mahzenleri ve Beyaz aslan çiftliğini ziyaret








Sıcaktan baygınlar... Sivas'lı Kangal'ı da gördük ama fotoğraf çektirmedi.

Bu akşam ev sahiplerini yemeğe götürüyoruz.Çok güzel bir yere gittik,yemekler de sunumda çok iyiydi ama fotoğraflar yok:(
Stellenboch ülkedeki en önemli şarap üretim merkezi, evler,mağazalar bakımlı ve şık.










 Bir beyaz evi;











 Bunlar da Cape Town merkezde önceleri burada çalışan daha sonra burayı satın alıp ziyarete açan ve anlatan saygılı, kibar  insanın evinin fotoğrafları.

 Cape Town'ın yenilenmeden önceki sokaklarının tabelaları...


Bizleri eğitiyorlardı diyor adam, uşaklık, hizmetçilik, terzilik, aşçılık...gibi...
Müze: tahta oyuncaklar...


 Tabii ki bizim seramikler...
 Sağ tarafta Osmanlı zırh ve savaş alet          



Parlamento binası kütüphanesi



 Parlamento binası salonu




Waterfront: Liman bölgesi eğlenceli aradığınız herşeyi bulabilirsiniz. Yeme,içme, canlı müzik, hediyelik eşya...







 İngilizlerden kalma deniz feneri.

Mandela ile beraber 27 yıl hapis yatan arkadaşlarının toplu heykeli de burada.
Arkadaşlarımızın bir kısmı Sunset'e geçecek biz dönüyoruz şimdi ki aklım olsaydı dönmez devam ederdim.
Ailelerle kalmak size gittiğiniz yerin gerçeğini anlatıyor. Farklı ülkeler, farklı insanlar, farklı dünyalar...Cape Town gidilebilir bir yer, deniz ürünleri ve meyveler yeter. Pahalı değil,vize yok, uçak biletini ucuza getirmek lazım.
İYİ Kİ GELMİŞİM...Bir daha gelir miyim BELKİ...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar