Hırvatistan - ZAGREB
ZAGREB
Graz'da beşinci gün. Akşamdan ayarlanan taksi sabah 06.30 da kapıda. Bir otobüs firmasıyla saat 07.00 de Ana İstasyon'un yanından Zagreb'e hareket edeceğiz. Otobüs biletleri internetten alınıyor ama yer varsa otobüste de alabiliyorsunuz internetten ucuza. Şansımıza güvenip sabahın karanlığında düştük yola. Biraz geç gelen Crotia Zovko Bus'un aracına bindik, biletimizi aldık gidiş dönüş(20€).
Yolculuk iki saat kırk beş dakika sürecek. Hava sisli, puslu ama açacak sonradan. Maribor'un kenarından geçiyoruz bir önceki günü anımsayarak. Biraz sonra otobüs duruyor, ikinci şoför iniyor kapılar kapalı. İşaret ediyor, kapılar açılıyor bütün yolcular aşağı iniyor. Bir polis kulubesinin önünde sırayla pasaport kontrolünden geçip, ileride bekleyen otobüse tekrar biniyoruz. Slovenya'dan çıkmışız. Bize şaşırtıcı geldi. Biraz daha gidip tekrar duruyoruz yine aynı hareketler bu defa acemi değiliz:) Burası da Hırvatistan sınırı bir de döviz bürosu var her ihtimale karşı biraz € 'yu Kuna'ya çeviriyoruz. Zagreb otogarı bizim otogarlara benziyor. Esincim bu defa temkini elden bırakmıyor ne olur ne olmaz dönüş için rezervasyon yaptırıyoruz.
Şehir merkezine 6 no'lu tramvayla gidebileceğimizi yürüyerek de 15-20 süreceğini öğrenince önce otogardaki İnfo'ya giriyoruz. Graz ve Maribor deneyimiyle Türkçe broşür olup olmadığını sorunca kapaklı bölmelerden Türkçe kitapcık geliyor. Zagreb tanıtımı en iyisi. Şehri tanıma zamanı.
Yol bizi Trg Zrtava Fasizma meydanına götürüyor ki karşımızda Nicola Tesla'nın (Sırp kökenli,Amerikalı mucit, fizikçi ve elektrofizik uzmanı, bilim adamı) Mind From The Future isimli deneysel multimedya sergisinin olduğu bina.
Doğu ile Batı'nın coğrafya, kültür, tarih ve siyasi kesişme odağında yer alan Zagreb, Hırvatistan'ın başkenti , Hırvatistan Cumhuriyeti'nin kültür, bilim, ekonomi,,siyasi ve idari merkezidir.Nüfusu bir milyona yakın.
Zagreb çevresinde yaşam taş devrine dayandırılıyor sonrasında M.Ö dördüncü yüzyılda Kelt'ler ardından Romalılar. Bugünkü Zagreb, Orta Çağ'da iki tepe üzerinde meydana gelmiş. Gradec; halkın oturduğu Üst Şehir veya Eski Şehir, diğeri Kilise yönetiminde olan bölüm Kaptol. 13. yüzyıl ortalarında Tatarlar'ın Macaristan saldırılarında Zagreb'e sığınan Macaristan Kralı IV.Bela minnettarlığını 1242 yılında bir fermanla Gradec'i Serbest Kral Şehri ilan ederek göstermiş.Lotrscak Kulesi'den her öğle vakti sembolik olarak atılan top bunu anımsatmak içinmiş.
Önceleri Medvescak çayının Gradec-Kaptol olarak ayırdığı Eski Şehir şimdilerde Sava Nehri'nin ayırdığı eski bölüm ve Novi Zagreb (Yeni Zagreb).İki kıyıyı on iki köprü bağlıyormuş. Köprülerin birinden geçmeye zaman yok.
Yolumuzun üstündeki bir börekçiden birşeyler alıyoruz atıştırmalık, çay,kahve meydanda.
Trg Bana J.Jelacica meydanı göründü. Şehrin kalbi diyorlar buraya. Buluşmalar burada. 1641'den beri şehrin ticaret merkezi olan meydan pek çok mimariye ev sahipliği yapmakta.
Stjepan Radic: 1928'de Yugoslav Parlamentosu'nda suikast sonucu ölen yazar,çevirmen, avukat,siyasetçi.
Josip Jelacic hırvat hakları savunucusu komutan. Meydan onun adıyla anılıyor. 2. Dünya savaşından sonra Cumhuriyet Meydanı olarak anılsa da 1990 yılında yine aynı ismine dönüyor. Güneye doğru yerleştirilmiş heykelin kılıç ucunun Avusturya ve Macaristan'ı gösterdiği söylenmekte.(heykel 18. yy)
Meydanda bulunan çeşmenin şehir adının verilmesiyle ilgili bir efsaneye dayandığı söyleniyor.Çok eskiden savaştan yorgun ve susamış olarak dönen Bey'in istediği suyu kaynaktan Manda adlı bir kız verir (hırvatçada ''zagrabi'' diye geçmiş fr. kaynakta) böylece çeşmenin adı Mandusevac, şehrin adı da Zagreb olur. Başka bir anlatımda da kaşık dolusu su olarak geçmiş zagrabi.
Manda adındaki güzel kız, kaynaktan kaşıkla su vermiş Bey'e. Şimdilerde dilek çeşmesi gibi para atılıyormuş.
Ne tarafa gitmek istersiniz?
Bizim tercihimiz Triznica Dolac. Zagreb'in her gün kurulan, gurmelerin alışveriş ettiği, her bölgeden özel ve taze ürünlerin sergilenip, satıldığı ünlü pazar. Şemsiyeleri bile özel ''Sestinski kisobrani ''(Sestine şemsiyeleri).
Pazar çevresindeki binaların alt katları restoran.
Bu canlı ve tazelik hissi veren pazarı çevreleyen bir duvardaki bu fotoğraf (belki resim) tam bir tezat.
Pazardan yukarı doğru yürüdük biraz, acıkmışız önümüze ilk gelen yer yine bir İtalyan restoran. Çorbalar çok güzel, risotto fena değil, porsiyonlar kallavi.
Zagreb kentinin adının geçtiği ilk yazılı belge 1094 yılına aitmiş. O dönemde Macar Kralı Ladislav. Kaptol adlı yerde Zagreb Piskoposluğunu kurmuş. 11. yüzyılda neo-gotik tarzda inşasına başlanmış Meryem'in göğe kabulüne, Macaristan kralı I. Ladislus ve Aziz Stephen'e adanmış görkemli bir katolik kilisesi. Şehir manzarasına hakim, en yüksek binalardan biri(108m).
Bir masal sokağı sanki. Meryem ve dört melek. İnanç, umut, masumiyet ve tevazuyu simgeliyorlar.
Böylesi de var.
Tkalciceva caddesini Opatovina sokağına bağlayan efsanevi merdivenler.
Eskiden Sava nehrine ulaşan,Kaptol ve Gradec'i ayıran derenin üzeri asfalt ve kaldırımlarla örtülmüş,şık restoran ve kafelerin yer aldığı tkalciceva caddesi olmuş.
Yan sokaktan yukarı...
Radiceva caddesinin sonu, Saint George heykeli
18. yüzyılın ilk yarısında bir yangın geçirmiş olan Gradec şehri girişinin tek korunmuş kapısı Kamenita Vrada (Taş Kapı) da yangından mucizevi bir şekilde kurtarılmış Meryem ikonası buradaki sunakta yer alıyor.
Ve yüksekler. Strossmayer gezinti alanı; yürüyerek, isterseniz Ilıca caddesinde başlangıç durağı olan uspinjaca(asansör) ya da merdivenlerle ulaşabileceğiniz Eski Şehir'in yüksek noktası. Uspinjaca, toplu taşıma ait dünyanın en kısa teleferiği 55 saniyede Gornji Grad (Üst Şehir).
Dönüşe geçiyoruz. Gördüğümüz İzmir lokma :) tadı nasıl bilemem.
Bu güzel cadde de sıcak bir çay içilir, yanında tatlı da yenir (49 kuna). Pricesse'e giriyoruz. Ufacık ama çok hareketli.
Arkeoloji Müzesi bahçesi.
Noel zamanı ışıklar, renkler, standlar, insanlar çok güzel. Ama bazı şeyleri de gözden kaçırıyorsunuz. 1884'den beri şehrin meteorolojik durumunu gösteren bu mermer sütun Zrinjevac'ta imiş. Burada durup günün tam zamanını, günlük ısıyı, hava basıncını ve nem miktarını görmek güzel olurdu.
Hazu; Hırvat Bilim ve Sanat Akademisi (1866)
Modern Galery; 1882 yılında Baron Lujo Vranyczany için yapılmış olan bu saray 1905 yılından beri 19. ve 20. yüzyıl Hırvat sanatının en önemli ve kapsamlı, resim, heykel ve çizim koleksiyonlarına sahip bir galeri.
Noel için en coşkulu Zagreb. Burada insanlar hep dışarıda olmayı seviyor anlaşılan. Atlı karıncasız olmaz.
Umjetnicki Paviljon: Sanat Galerisi, çok önemli sanat olaylarının yaşandığı Budimpeşte(Budapeşte)'de 1896 yılında bin yıllık kutlama nedeniyle Hırvatistan Pavilyonu(köşkü) olarak, zamanının çok ileri teknik yeniliği demir konstrüksiyon olarak inşa edilmiş Taşınabilir özelliği ile bugünkü yerine yerleştirilerek 1898 yılında Zagreb halkının hizmetine açılmış.
Kral Tomislav; Hırvatistan'ın ilk ilan edilmiş kralı.
Glavni Kolodv; Merkez tren istasyonu, nüfusu daha 40.000 bile değilkenilk tren giriyor Zagreb'e yıl 1862. Kültür ve ekonomi merkezleri olan Viyana ve Budapeşte ile iletişimi yoğun. Macar mimar Ferenc Pfaff tasarlıyor 1892 yılında inşa edilen bina bilinenin dışında bir tarza sahip.
Yağmur başladı. Gardan sola dümdüz yürüyüp sağa dönünce otogar. Sanat her yerde.
Zagreb orta Avrupa- Balkan karışımı cıvıl cıvıl, genci çok bir şehir. Zamane Avrupa'nın modern kentleri arasında küçük, Orta Avrupa kentleri arasında büyük kent sayılıyor. 17 nci yüzyılda Orta Avrupa'da yaşanan 30 yıl savaşları sırasında Hırvat askerlerinin boyunlarında taşıdıkları zarif bağlar Fransızların dikkatini çekiyor,sonrası malum. Kravata bir Hırvatistan ürünü, Penkala (dolma kalem) gibi. Kaşif ve mühendis Eduard Svavoljup Penkala 1906 yılında ilk mekanik kurşun kalem patentini, 1907'de Dünya'da katımürekkep ile çalışan ilk dolma kalem patentini almış, hatta 1910 yılında ilk Hırvatistan uçağını inşa etmiş.
Zagreb'in paprenjak (biberli kek), licitar (kalp biçiminde çeşitli renkli kek) hediyelik olabilirmiş ama ne Strukli (yöresel su böreği) ne de diğerlerinin tadına bakamadığımız için almadık.
Aslında zaman yetmedi çok şeye. Bugün çok güzel bir gündü. Dedemin alışveriş yaptığı yerlerde dolaşmak çok mutlu etti beni. Sevdim bu şehri.Çünkü...onların da gözü, benim gibi pabuçta.
Bir daha gelir miyim? SEVE SEVE, daha uzun süre ...:)
Yorumlar
Yorum Gönder